3 Nisan 2020 Cuma

Weltschmerz

     Karantina günlerinin verdiği en güzel hediyeye kavuşmuş bulunuyorum, selam olsun sana sevgili blog. Bütün boş zamanlarımı başka bir güne,haftaya enerji toplamak için kullanmaktan boşlamış bulunduğum senden özür diliyorum. Zaman denilen şeyin değerini azaltmaktan arttırmaya giden emperyalist anlayışımıza bir tokat yapıştıran koronavirüsten de allah razı olsun. Elimize sadece daha fazla zaman bırakmaktan ziyade bir de bizi mekansız bırakarak bizi kendimizle baş başa bıraktı. Bir toplumun kendiyle yüzleşmesinin çok büyük değişikliklere gebe olduğunu düşünüyorum. Türk toplumunun bunda ne bulacağı benim gibi bir çokbilmiş için bile çok iddialı bir kehanet olurdu. Fakat genel olarak düşüncem insanlığın kendini ve dünyayı tanımak için daha fazla zaman ayıracağı yönündedir. Bu da sizi öldürmeyen şey güçlendirir mantığıyla dünyada bir evrime yol açacaktır. Canına yandığım Manisa'nın bile maskeli insanlarla dolu minyatür bir Tokyo halini alması keza benim için gayet yeterli bir evrim. Yıllardır süren kendimi bilme araştırmalarım aslında bana aksini öğretti çoğu zaman. Kendiliğinde veya iç dünyasında bir sorun olduğunu düşünmeyen bir insana ne kadar gerçekleri gösterseniz de bunu düşünmek için çaba sarfetmez. Buradaysa durumun psikolojik olmasından daha çok sosyolojik bir hale gelmesindedir bu düşüncelerim(umutlarım). Kehanetim gerçekleşirse bu yazıyı beğenip like atan ilk kişiye New York gezisi hediye edeceğim. Mekansız kalmanın güzelliğini Genci bize anlatsın:
Gencî hakikatım şah-ı nurdayım
Ne yerdeyim ne gökteyim nerdeyim
Mekan tutmaz ispat olmaz sırdayım
Lamekanım lamekandan içeri
Ne dervişem, ne sofuyam ne canan
Ne kafirem, ne müminem ne iman
Ne zahidem, ne münkirem ne de nadan
Geçmişem küfr-ü imandan içeri

     Şairin mahlası son dizeden önce kullanmış olması ve son dizede bizlere ne olmadığını anlatıyor olmasının güzelliğini bir kenara bırakalım. Lamekan kelimesi çok hoşuma gitmiştir. Kullanıldığı cümleye sadece kullanılmış olmasıyla bile, kendiliğiyle ağırlık katan bir kelimedir (Örn. Hakikat). Mekansızlık insanoğlunun algılayamayacağı bir düşünce içeriği gibi görünüyor. Çünkü lamekanım dediğim durum bir sonsuzluk içerir. Maddi anlamda bile sonsuz evrende varsayım olarak sonsuz mekan bulunacaktır. Basit mantıkta bile evimin iki odası, odanın iki köşesi, köşenin iki duvarı bambaşka mekanlar demektir. Mekansızlık kelimesini neden uydurduk biz o zaman aq, neden kullanıyoruz. Tabi ki hisleri ifade etmek için. Bu kelimenin sadece tanım olarak kullanılması dışında, manasında yatan iki şey düşünüyorum. Birincisi bir hissi tanımlayan durum olduğu için bu durumdan kurtulmaya olan istek manası. Üzüldüğünü belirten bir insanın aslında teselli,konuşma veya bu durumdan kurtulma isteiğini belirtmesi gibi. Mekansızlığın acı vericiliğini bir şarkıyla izah edeceğim burada. İkinci manası ise LSD trip. Ben herkesten farklı düşünen, entellektüel ve aşırı bir cool boy olduğum için tabi ki de ikinci seçenek üstüne yoğunlaşacağım. 
     Mekansızlık bir maceranın başlangıcı da olabilir en nihayetinde. İnsanoğlunun gerçeklik diye oluşturduğu bu koca inanç sisteminde mekan kavramının göreceliği çoktan kanıtlanmıştır.Yani görülmeyi bekleyen nice mekanlar var daha. Rüya analizleriyle psikiyatristler bilinçdışında mekan kavramının çok farklı işlediğini keşfetmişler. Erken çocukluk döneminde de ilkel egonun gelişmesiyle bu algının oluşmaya başladığı düşünülüyormuş. Genci ise bunu evvelden bize anlatmaya çalışmış herhalde. Egonuzu alaşağı ederek çıkılabilecek bu macerada tripten tribe koşmak mümkün. Fakat lamekanım lamekandan içeri sözü olayı bir üst levele taşımakta ki bu da bana kafayı yedirtiyor. Bütün bu psikiyatri zırvalarının olmadığı dönemde asit tribine girmiş Genci mekansızlığın içinde nasıl mekansız kalmıştır? Bu bir his ifadesiyse bu nasıl bir histir? 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder